Tarla Sahibi Mi, Yoksa Tarlayı Kiralayan Mı Öşür Verir?


Tarla Sahibi Mi, Yoksa Tarlayı Kiralayan Mı öşür Verir?

Soru
  • Öşürde fıstık tarlası sahibi mi, yoksa o tarladaki fıstıkları kiralayan mı öşür verecek?

  • Cevap
  • Allah Teâlâ şöyle buyurur:

  • “Çardaklı ve çardaksız bağları inşa eden Allah’tır. Tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, hasat edildiği gün hakkını verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.” (En’âm 6/141)

  • Hasadı alan, kiracı olduğu için öşrü verecek olan da odur. Hanefi mezhebinde fetva verilen görüş budur. Diğer üç mezhep de aynı görüştedir.
  • Devamını oku >>

    Kurban Kesmek İçin Bankadan Kredi çekilebilir Mi?


    Kurban Kesmek İçin Bankadan Kredi çekilebilir Mi?

    Soru
  • Kurban kesmek için bankadan kredi çekilebilir mi?

  • Cevap
  • Kredi, faizli borç demektir. Faiz ise dinimizin en büyük yasaklarından biridir. İbadet niyeti ile de olsa hiçbir şekilde bir Müslümanın bankadan kredi çekerek kurban kesmesi caiz olmaz. Fakat kredi kartı ile kurban kesilmesi farklı bir şeydir. Kredi kartı ile kurban alımında bir sakınca olmaz. Yeter ki borç son ödeme tarihinden sonraya bırakılıp faize bulaşılmasın. Kurban gibi bir ibadete kesinlikle faizi karıştırmamak gerekir.
  • Devamını oku >>

    Sıcak Havalarda Çocukları Bekleyen Hastalıklar

  • Sıcakların artmasıyla birlikte; çocukları vuran hastalıkların başında; besin zehirlenmesi, böcek ısırmaları, yaz ishalleri, isilikler ve güneş yanıkları geliyor. Kadıköy Şifa Suadiye Polikliniği Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, yaz mevsiminin gelmesi ile artış gösteren hastalıklara karşı önlem alarak, çocukların korunması gerektiğini belirtiyor.
  • Yazın en sık rastlanan şikayetlerin; yaz ishalleri, besin zehirlenmeleri, böcek ısırma ve sokmaları, sıcak çarpması, güneş yanıkları ve isilikler olduğunu belirten Gökyayla, bu rahatsızlıkların oluşmaması için uygulaması basit önlemleri şöyle sıralıyor:
  • Yaz ishalleri: Bu hastalığa yol açan nedenlerin başında enfeksiyonlar geliyor. Hasta çocukta, ishalle birlikte kusma, karın ağrısı ve ateş de görülüyor. Dışkı, pis su, yıkanmamış yiyecekler ve havuz sularından bulaşan yaz ishalinden korunmak için, hijyen kurallarına dikkat edilmesi, özellikle yiyeceklerin iyice yıkanması ve temiz su içilmesi öneriliyor.
  • İshalli çocuğun beslenmesinde; pirinç unu, nişasta, patates gibi kompleks karbonhidrat içeren posalı yumuşak püreler tüketilmesi gerekiyor. Yoğurt, bağırsak enzimlerine yardımcı olduğu için, mutlaka ishal diyetinde yer alması öneriliyor.
  • Besin zehirlenmeleri: Sıcakta yiyecekler çabuk bozulduğu için, pişirilse bile buzdolabında saklanması; özellikle süt ve süt ürünlerinin de güvenli merkezlerden, mutlaka son kullanma tarihine bakılarak alınması gerekiyor.
  • Böcek ısırma ve sokması: Bu durumlarda, ağrı, kızarıklık ve şişme gibi reaksiyonlar görülüyor. Bu reaksiyonlara karşı soğuk kompres ve ağrı kesici uygulanması yeterli oluyor. Önlem olarak böceksavar losyonlar ve bantlar kullanılabildiği gibi; bebeklerde, sadece cibinlik kullanılması öneriliyor.
  • Sıcak çarpması: Bu rahatsızlık, aşırı derecede sıcağa maruz kalma sonucunda oluşuyor ve hastada kramp, halsizlik, baygınlık gibi belirtiler görülüyor. Yapılacak ilk müdahaleler ise, çocuğun üzerindeki giysilerin çıkarılması ve vücudunun soğutulması olarak sıralanıyor. Çocukları sıcak çarpmasından korumak için bol su içirmek, korumalı ve açık renk giysilerle gezdirmek gerekiyor.
  • İsilik: Ter bezlerinin tıkanması sonucu oluşuyor. Bu rahatsızlığın oluşmaması için ise çocuklara ince pamuklu giysiler giydirilmesi ve sık sık banyo yaptırılması öneriliyor.
  • Devamını oku >>

    Eğitim Düzeyi Arttıkça Eş Sayısı Da Artıyor

  • Değişen sosyal yaşam erkekler kadar kadınlarımızı da duygusallıktan ve romantiklikten uzaklaştırmışa benziyor. Yapılan araştırmalar, halkının eğitim düzeyi arttıkça eş sayısının da artış gösterdiğini ortaya koyuyor.
  • Türkiye’de sevgililerin seks alışkanlıklarını öğrenmek için çeşitli illerde toplam bin 800 kişi üzerinde yapılan araştırmaya 16-55 yaş grubundan, A’dan E’ye kadar olan sosyo-ekonomik gruplardan sevgililer katılmış.
  • Araştırma sonuçlarına göre Türkiyeli çiftlerin yüzde 73′ü, okullarında cinsel eğitim almamış. Eğitim almış olanlar ise bunun sadece üreme sağlığıyla ilgili olduğunu; eğitimin içinde cinsel yolla bulaşan hastalıklar, korunma yöntemleri, cinselliğe bakış açışı, ergenlikle birlikte insan yaşamında meydana gelen değişiklikler gibi konularda herhangi bir bilgi kırıntısı içermediğini söylemişler.
  • İlk deneyim yaşı 18
  • Ancak diğer soruların yanıtlarına bakınca Türklerin cinsel eğitimi zaten okulda almak istemedikleri de ortaya çıkıyor. Yüzde 54′ümüz bu bilgileri doktorlardan ve sağlık personelinden almak istiyoruz. Kadınlar cinsel bilgileri annelerinden; erkeklerse arkadaşlarından almak istiyorlar. Türkiye'deki çiftlerin ilk tam cinsel ilişki yaşı 18. Kadınlar ilk cinsel deneyimlerini 20, erkeklerse 17 yaşında geçiriyorlar
  • ‘Bugüne dek kaç partneriniz oldu?’ sorusuna, araştırmaya katılan erkeklerin ortalaması ’12′ diye yanıt vermiş; kadın ortalamasında bu sayı sadece 2. Çiftlerin bugüne dek birlikte oldukları partner sayısı, eğitim seviyesi düştükçe azalıyor. Üniversite mezunu erkeklerin 12 partneri olduysa, ortaokul mezunlarının 10, liselilerin dokuz ve ilkokul mezunlarının 5 partneri olmuş.
  • Ölüm benden uzak dur
  • Türkiye’deki âşıkların en çok korktukları konulardan biri cinsel yolla bulaşan bir hastalık nedeniyle ölüm. Türklerin yüzde 66′sı, dünyadaki çağdaşları gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklardan endişe ediyor.
  • Erkekler yüzde 70'lik oranla, yüzde 61 oranına sahip kadınlardan daha endişeli görünüyorlar. Bu konuda en yüksek endişeyi yaşayanlar, 21-24 yaş arası, A sosyoekonomik gruba dahil olanlar. Ancak buna rağmen Türk çiftler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda pek önlem almıyor.
  • Kadınların yüzde 33′ü korunurken; erkeklerde bu oran yüzde 55. Araştırmaya katılan evlilerin yüzde 39′u önlem alırken; yüzde 58′i hiç korunmuyor.
  • Bekâr sevgililerin yüzde 62′si cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda tedbirli. Evli olmayıp da beraber yaşayan sevgililerin yüzde 64′ü bu konuyu ciddiye alıyor.
  • Araştırmada önlem alanlara, korunma yöntemleri de sorulmuş. Bunların yüzde 50′si partnerlerine sadık kaldıklarım söylemişler. Yüzde 34′ü prezervatif kullanıyor; yüzde 19′u ise yeni bir kişiyle beraber olduğu zaman korunuyor. Prezervatif kullananlar arasında, ancak bir test yaptırdıktan sonra korunmayı bırakacaklarını söyleyenlerin oranı sadece yüzde 5.
  • Yarın seni tanımam
  • Türkiye’deki çiftler, dünyadaki çağdaşları gibi tek gecelik ilişkilere meyilli. Yüzde 37′miz tek gecelik ilişkiler yaşıyoruz. Erkek partnerler, bu konuda kadınlardan daha hızlı. Erkeklerin yüzde 60′ı tek gecelik ilişki yaşadığını kabul ederken; kadınlarda bu oran sadece yüzde 8.^
  • Tek gecelik ilişkiler ülkemizde 50-55 yaş grubuyla, eğitim seviyesi düşük olan grupta ortalamanın da üzerine çıkıyor. Türkiye’deki çiftlerin yüzde 46′sı ilk cinsel ilişkisini evlenince yaşıyor.
  • Tanışır tanışmaz ilişkiye giren çiftlerin oranı yüzde 12. İlk hafta yatağa girenlerin oranı yüzde 12, ilk ay içinde mutlaka birlikte olanların oranıysa yüzde 10.
  • Devamını oku >>

    Kısırlığa Doku Hücresinden Sperm İle Çözüm

  • Menide hiç sperm hücresi bulunmayan hastalardan testislerden cerrahi yöntemle alınan dokudan sperm elde edilmesine TESE deniyor. TESE yöntemiyle sperm elde etmenin ağrısız bir yöntem olduğunu belirten Dr. Hakar Özörnek TESE yöntemi ile kısırlığın çözümü hakkında ayrıntılı bilgiler verdi.
  • Menide sperm hücresi olmaması, çeşitli nedenlere bağlı olabilir, bunlar: - Sperm kanallarında tıkanıklık - Sperm kanallarının doğuştan olmaması - Hormonal nedenler - Genetik nedenler (Erkekte sperm üretimini sağlayan genler Y kromozomu üzerindedir. Bu genlerdeki problem sperm üretimini etkiler). - Radyasyon, özellikle kanser tedavisi nedeniyle radyasyon alınması bazen sperm üretimini tamamen ortadan kaldırabilir ve bu durum kalıcı olabilir.
  • İlaçlar, özellikle kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar sperm üretimini kalıcı olarak durdurabilir. TESE işlemi genel ya da lokal anestezi ile yapılan ağrısız bir işlemdir. Her iki testise 3-4 cm’lik kesi yapılarak; her testisin 4 farklı noktasından doku örneği alınır. Alınan doku örnekleri bir seri işlemden geçirilerek, bulunan canlı sperm hücreleri ayrılır. Bu hücreler mikro enjeksiyon işleminde kullanılır. TESE işlemi, testis biyopsisinden farklıdır. Biyopside testisin tek bir bölgesinden örnek alınır. Ancak, testisin diğer bölgelerinde sperm üretimi olabilir. Bu nedenle, testis biyopsi sonucu sperm hücresine rastlanamayan hastalarda da TESE ile sperm hücresi elde edilebilir.
  • TESE nasıl yapılır? TESE işlemi genel ya da lokal anestezi ile yapılan ağrısız bir işlemdir. Her iki testise 3-4 cm’lik kesi yapılarak; her testisin 4 farklı noktasından doku örneği alınır. Alınan doku örnekleri bir seri işlemden geçirilerek, bulunan canlı sperm hücreleri ayrılır. Bu hücreler mikro enjeksiyon işleminde kullanılır. TESE işlemi, testis biyopsisinden farklıdır. Biyopside testisin tek bir bölgesinden örnek alınır. Ancak, testisin diğer bölgelerinde sperm üretimi olabilir. Bu nedenle, testis biyopsi sonucu sperm hücresine rastlanamayan hastalarda da TESE ile sperm hücresi elde edilebilir.
  • TESE öncesi dikkat edilmesi gereken noktalar: - Operasyon genel anestezi ile yapılacaksa, en az 6 saat hiçbir şey yenilmemeli ve içilmemelidir (su dahil). - Operasyon bölgesi temizlenmelidir. - Operasyon sonrası testisler üzerine baskı ağrıya neden olacağından, bol pantolon veya eşofman giyilmelidir.
  • TESE sonrası dikkat edilmesi gereken noktalar: - Operasyondan sonra 3 saat içinde sıvı gıda alınımına başlanabilir. - 1 gün sonra banyo yapılabilir. - 1 hafta cinsel ilişkide bulunulmamalıdır. - Pansumana gerek yoktur. - Ağrı olursa ağrı kesici kullanılabilir. - Operasyon yerinde kızarıklık, şişlik, kanama olursa mutlaka doktora bildirilmelidir.
  • Devamını oku >>

    Kaygılarınız Çocuğunuzu Takıntılı Ve Kaygılı Yapıyor

  • Uzmanlar, takıntı ve yüksek kaygı yaşayan anne-babaların çocuklarında bulunan takıntıların obsesif kompülsif kişilik bozukluğuna dönüşme riskinin arttığını belirtiyorlar.
  • Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk, Ergen ve Erişkin Psikiyatrisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Yankı Yazgan, obsesyonu tekrarlayıcı, rahatsız edici, önlenmesi zor, istenmeyen, gerginlik ve endişe yaratan düşünce olarak tanımlarken, kompülsiyonu ise bu düşüncelerden doğan gerginliği azaltmak amaçlı yapılan eylemler olarak açıkladı.
  • Yazgan, en sık görülen obsesyonların, kirlenme, bulaşma korkusu, kendine ya da sevilene zarar gelmesi, zarar verme korkusu, en sık kompülsiyonların ise yıkanma ve tekrar tekrar yapma, kontrol etme olduğunu vurguladı.
  • Obsesif kompülsif bozukluklarının başlangıç yaşı 11-12
  • Yazgan, obsesif kompülsif bozuklukların gençlerin kişilik özelliklerini gereksiz mükemmeliyetçilik yönünde etkileyebileceğini ve depresyon sebebi olabileceğini söyledi. Obsesif kompülsif bozukluğun erken başlangıçlı formunun ortalama başlangıç yaşının 11-12 olduğunu belirten Yazgan, cinsiyete göre görülme oranının ise kızlara oranla erkeklerde daha fazla olduğunu söyledi.
  • Yazgan, “Konsantrasyon bozukluğu, okula gitmek istememe, diğer çocuklardan fiziki olarak uzak durmaya çalışmak gibi dolaylı belirtilerle ortaya çıkan obsesif kompülsif bozukluk, çocukların yüzde 62′sinde depresyon, yüzde 38′inde ise fobiler ve tik bozukluklarını ortaya çıkarır” dedi.
  • Çocuklarda korkuların egemenliği var
  • Çocuklarda 4 yaşın altında ‘doğuştan korkuların’, 4 yaşın üstünde ise, ‘yaşantısal öğrenilmiş korkuların’ egemen olduğunu vurgulayan Yazgan, takıntıların küçük çocukların normal gelişim süreci içerisinde en yoğun 2 ile 4 yaş arasında görüldüğünü kaydetti.
  • Yazgan, şunları söyledi: “Yeni ve yabancıya alışmak ile eski ve bildikten kopmamak arasında kalmanın ürünü olan obsesif-kompülsif davranışlar hem normal, hem de anormal koşullarda kaygı ve korku giderici rol oynar.”
  • Devamını oku >>

    Premature Bebekler Uzun Dönem Bakım İstiyor

  • Hamilelik normalde 40 hafta ile belirlenmiş bir dönem. Ancak birçok bebek 40′ıncı haftayı beklemeden doğuyor ya da anne karnından alınmak zorunda kalınıyor. ‘Premature’ diğer bir deyişle ‘erken doğan’ diye nitelendirilen bu bebeklerde, erken doğumun getirdiği bazı fiziksel rahatsızlıklar ya da çocukluk çağında öğrenme güçlükleri görülebiliyor.
  • BBC’nin haberine göre Fransız bilim adamları, zamanında doğan 400 bebekle, 33′üncü haftadan önce doğan 1800 bebeği karşılaştırdıklarında; erken doğan bebeklerin, normal doğanlara oranla ciddi anlamda daha uzun süreli bakım ihtiyacı olduğu sonucuna vardı.
  • Günümüzde birçok premature bebeğin hayatta kalma süresi ve klinik bakımı dünya genelinde artırılsa da fiziksel ve mental gelişimleri baz alındığında diğer bebeklere oranla, ciddi gerilikler görülebiliyor.
  • Paris’te Pierre et Marie-Curie Üniversitesi’nde görevli araştırmacılar, premature bebeklerin en az beş yaşına dek düzenli olarak fiziksel sağlık ve anlama ile hafıza testlerinden geçirilmeleri gerektiğini belirtiyor. Premature bebeklerde bu alanlardaki gerilik; az, orta ve fazla olmak üzere üç düzeyde görülebiliyor. 28 haftadan önce doğan bebeklerde yüzde 49 gibi bir oranla fiziksel ve zihinsel bozukluklar gözlemleniyor. Ancak en fazla sorun 29 ve 33′üncü haftalar arasında doğanlarda görülüyor. Bu çocuklara, fizyoterapi, psikoloji ve diğer gelişime yönelik terapiler uygulanması gerekiyor.
  • Premature bebeklerde en çok fonksiyonel ve motor bozukluklar gözlemleniyor. Toplumda premature bebeklere yönelik rehabilitasyon merkezlerinin sayısının artırılması gerektiği belirtilirken, bu merkezlerin ücretlerinin ödenmesinde hükümetlerin ailelere destek olması gerekiyor. Bu bebekler, erken dönemde gereken desteği alamazsa, okul çağında sorun yaşayabiliyor ve özel eğitim almak zorunda kalabiliyorlar. Bu nedenle erken doğanların öğrenme ve anlama yetilerinin nasıl geliştiğinin beş yaşına dek çok sıkı takibinin yapılması öneriliyor.
  • Devamını oku >>

    Eşlerde Aynı Hastalığa Yakalanma Riski Fazla

  • Eşlerden birinde bulunan hastalıklardan bazıları ilerleyen yıllarda diğer eşte de ortaya çıkabiliyor. Bunların başını depresyon, hipertansiyon, mide ülseri geliyor.
  • Her iki eşin de aynı zamanda yakalandığı hastalıkların başını depresyon, hipertansiyon, mide ülseri gibi çevresel faktörler ve beslenme alışkanlıklarından etkilenen hastalıklar çekiyor.
  • Araştırmalara göre; astım ve saman nezlesi gibi alerjik hastalıklar da eğer eşlerden birinde varsa, diğerinde de görülebiliyor.
  • Devamını oku >>

    Emekliliği Geçtiği Halde Çalışmak Câiz Midir?


    Emekliliği Geçtiği Halde Çalışmak Câiz Midir?

    Soru
  • Emekliliği geçtiği halde ve ihtiyacı da olmadığı halde çalışmaya devam eden kişinin aldığı maaş haram olur mu?

  • Cevap
  • İslam dini çalışmayı her zaman teşvik etmiş bir dindir. Emeklilik kavramı ise çağdaş bir kavramdır. Kişi emekli olduğu zaman çalışmayı bırakmak zorunda değildir. Çalıştığı zaman alacağı maaş da emeğinin karşılığı olduğu müddetçe helaldir.
  • Devamını oku >>

    Oruçlu Olan Bir Kişi Şehvetle Hanımını Öpebilir Mi?


    Oruçlu Olan Bir Kişi Şehvetle Hanımını Öpebilir Mi?

    Soru
  • Oruçlu olan bir kişi şehvetle hanımını öpebilir mi?

  • Cevap
  • Oruçlu kişi şehvetle karısını öpebilir. Eğer kendine sahip olacağından eminse bunun bir mahzuru yoktur. Ancak emin değilse mekruh olur.

  • Devamını oku >>